24 Eylül 2007 Pazartesi

Bazı şarkıların eli vardır.

Bazı şarkıların eli vardır. Tınıları arttıkça içinize sokar elini, kalbinizi bulur, midenize dek ilerler. İlerler… Ta ki sizi iki büklüm yapana dek!
Belki tek bir anı’nız bile yoktur o tınıyla müsemma ama o el, ne kadar anınız varsa bulur çıkarır içinizden. Âşık olursunuz o an, ya da nefretiniz gelir aklınıza. Ya kalkıp dans edersiniz usulca bir duldada ya yüzünüzü dizinize çekip ağlarsınız.
Keman olursunuz söz olursunuz o an. Utanmadan Tomaso Albinoni olup kendinizden geçersiniz. Bazı şarkıların eli vardır, tutar elinizden bin yedi yüz bilmem kaça götürür. Bırakır. Gelir.


Bazı şarkıların eli vardır, söker alır yüreğinizi...


Eli mi var demiştim bazı şarkıların?
Kolu da varmış bunların! O ellerle önce bi’ şaplak çalınıp hemen kollar belde bükülür, bükülen kollar dinleyiciyle buluşup topuklar patlayana kadar dans ettirir. Sihirli kırmızı pabuçları aratmaz size kıçı kırık bi kaç nota. Sonra Allah ne verdiyse!
Dönmekten bitap düşene kadar dans eder sizinle.
Sevgilinizle ilk buluşmaya gittiğiniz an kadar hızlı çarptırır kalbinizi. Bir şarkı önce sökülen kalbiniz şimdi de yerinden çıkacak gibi olur. Dizinize çekilen ağlamaklı yüz geriye doğru gerilir, koca bir gülümsemeyle. Azgın atlar gibi tepindirir sizi. Ta ki kan ter içinde kalana dek!

Tepinin gari!

2 yorum:

LLuvia dedi ki...

Çok beğendim yazını ama "2007"den bu yana yazmamana üzüldüm başka bir blogun varsa takip etmek isterim :) sevgiler :)

Adsız dedi ki...

orta okul yıllarımda "acaba kek yapmayı kim icat etmiştir" die düşünürdüm. şu an ise müzüğin o mucizevi notaları keşfetten üstadı merak ediyorum